7 Ekim 2012 Pazar

Spor Salonu İnsanları


Spor salonları favori insan belgeseli alanlarımdan. Bir insanı en iyi terlerken tanırsınız. O doğallık hiç bir yerde yok. Sportmen kişiliğim sayesinde spor salonu üyesi sarrafı oldum. Sporcu demiyorum zira spor salonu üyesi sporcu demek değil artık bundan eminim.

Ankara’da ilk açıldığında vip club havası yaratan kulübün ilk üyelerindendim. O zamanlar çocuk kısmında toplarla oynuyordum ama gözlemlerime o andan itibaren başladım. Şimdi aynı kulübün İstanbul şubesinde şoklar içinde devam etmekteyim. İstanbulsun sen daha nezih olman gerekir ama yoo tam bir kenar mahalle body salonu kıvamında almancı body mekanı. Hal böyleyken çareyi dvd’ler dumblelar evimi spor salonuna çevirmekte buldum ama insanlarla muhattap olmadan yapabileceğim tek spor spinning için halen gitmekte ve belgeselimi geliştirmekteyim. Şimdi size gözlemlerimden oluşan spor salonu insanı olmanın altın kurallarını anlatacağım:
  • Spor salonu üyesi olmanın birinci ve altın kuralı üye olup gitmemektir.  Üye olan herkes gitse zaten o alana sığamazdınız değil mi? Üye olanların bir çoğu da zaten artık satış telefonlarına lanet ederek her daim aslında “son günü” olan kampanyadan faydalanmak için üye olurlar.
  • Giden bir kesim var mı var tabi. Zaten inceleyeceğimiz tipler bunlar. Bunların bir kısmı sevdiği kişinin şişman olduğu için ona bakmadığını düşünenler, doktor zorunlular, kas yumağı olunca kız tavlayabileceğini sananlar, sosyalleşmek isteyenler ve bir de benim dahil olduğum sportmenler=)
  • En aktif dönem haziran başıdır. Eyvah yaz geldi bikini giyeceğim sendromlu kızlarla salonlar full çeker.
  • Asıl sportmenler sabah en erken gidenler. Ben o dirayeti gösteremediğimden gözlemleyemedim kendilerini ama ben girerken çıkan tipleri gördüğümde evet sabah gelince daha fit oluyorsun kanısına vardım.
  • İş çıkışı saatleri en yoğun saatlerdir. Minder kapma, boş yer bulma telaşı, milletin ayağının ağzınıza girdiği aerobic seanslarıyla hiç çekilmez. En çok tanıdığı da bu saatlerde gördüğünüzden o eski paçavra tshirtunuzle de gelemezsiniz. İlla bir bakımlı olmaya iter bu saatler. Sırf bu yüzden hımbıllaşır insan gitmeye üşenip.
  • Öğlen saatleri emekliler ve teyzeler saatidir. Ankara’da işsiz ve öğrencilik dönemlerimde çokça kullandığım ve beni sakin olmasına rağmen spordan soğutan saatlerdi. Her an ortamdan kısır, zeytinyağlı sarma çıkacakmış gibi. Öyle bir teyze kokusu ki teyzelerin teri hiç güzel kokmuyormuş. Biz onları kısır kokularıyla hatırlamak istiyoruz. Bu sebeple #sporsalonumadokunma #pilatesdeğilkısıryap kampanyası başlatıyorum.

  • Bu teyzelerin geliş amaçlarının başında yağ, varis, kolestrol, evden daralma sebepleri yer alır. Bir yandan koşarken sabah programlarını izleyebiliyor olmak da oldukça çekici bir sebeptir. Netekim hiç bir zaman zayıflayamazlar.
  • Zayıflayamadıkları gibi de zayıf olanlara da nefretle bakarlar. “Biz böyle olalım diye geliyoruz sen niye geliyorsun ki” diyerek de suratınıza kusarlar. Spor bir tür liposuction olarak gördüklerinden tepkileri normaldir. Zayıf insan spor yaparsa kemik olarak kalacaktır diye düşünmektedirler.
  • Her gün aksatmadan gelen, tüm aerobic programlarına katılan bir kesim de vardır. En öne minder serilir, ders bitimi hoca esir alınır. Tam gün boyunca spor salonunun her bir etkinliği tamamlanır amma ve lakin bir etkisi görülmez. Bu tür acayip moral bozar. Böyle bir tane vardı. Teyzeye bir gün dayanamayıp “napoon sen her spor çıkışı iskender mi yiyon teyzaa?” demek istedim, olmadı. Kendi de bir süre sonra pes etti zaten.

  • Teyzeler için spor salonu gün misalidir. Sohbet, dırdır kadın olan her yerde olduğu gibi burada da hakimdir. Öyle ki sessiz ve konsantre olması gerekilen yoga dersinde emekli öğretmen bir teyzemin şu isyanı son noktayı koymuştur :“ Ama hanım kızım böyle sus pus nereye kadar, evde kimse konuşmuyor zaten, insan özlüyor.” Bu cümleyi de duyduktan sonra o yoga sınıfına bir daha girmedim.
  • Yoga sınıfını geçtim de saunada dedikodu en kötüsü. İki teyze saunaya giriyorsa uzaklaşın oradan. Koşun terleyin daha iyi.
  • Soyunma odası konusuna hiç girmek istemiyorum. Çocukluk travması diyebilirim. Salona taş gibi kızlar da gelir ama çırılçıplak dolaşanlar hep teyzeler olur. Neden ama neden? İlk gördüğüm çıplaklık buruşuk, sarkık vücutlar olmamalıydı. Çocuk doğurduktan sonra bir özgürlük mü geliyor nedir. Teyzeler soyunmamalı, buna bir dur denmeli.
  • Soyunma odalarında ilk girdiğinizde en boş gözüken dolaba yerleşirsiniz ama duştan çıktığınızda yanınız, altınız, üstünüzdeki dolaplardakiler de orada olur, fixtir, murphynin soyunma odası oyunudur.
  • Duşlar ve fön makinası sırasında da baskıcı teyzeler vardır. Bunlar 3dk bekleyemezler, size de söylemezler. Siz duş yaparken ortalığa “e bu kadar da olmaz ki” vb. dırdır şeklinde bağırarak size psikolojik baskı yaparlar. Spor salonunda duş bir keyif değildir, olamaz, oldurmazlar.
  •  Havuzda da türlü tipler vardır. Jakuziye göbeklerini dayayıp etrafı izleyenler, spor amaçlı yüzenler, bir türlü yüzemeyip hızınızı kesenler...Jakuziye göbeğini dayamış pala amcalar varsa bence jakuziye girmeyin derim.
  •  Delikanlılarımız da kız tavlamak için spor salonlarını pek severler. Bunlar özellikle fitness kısmında bekleyiştedir. Kızlar arttıkça ağırlık da artar. Her ağırlık kaldırdıklarında ise olimpiyat rekoru kırmışçasına bir tepki, hangi spor olduğunu çözemediğimiz bir aauuughhhhuuaeeyy sesi çıkarırlar. Zorlanan kızlara yardım etmek, zorlanmayana bence şöyle yapsan daha iyi olur diyerek laf atmalar da cabası. Daha sonra vitamin barda portakal suyu teklifine gidilecektir. Rahatsız olursanız en çok ne kadar ağırlık kaldırabileceği konusunda iddiaya girin. Başaramayınca çekilecektir. Bunların bir de buhar odasında yazanı var o ayrı bir tür. Zaten kimsenin görünmediği, nefes alamadığı ortamda ben seni bir yerden tanıyorum galiba şeklinde yaklaşım en favori yazış denemesiydi. Bu tip umarım türünün tek örneğidir ve yayılmaz.
  • Aranan kızlarımızın da outfiti bellidir. Beyaz iç gösteren eşofman içine tanga üzerine çingene pembesi tek omuzu düşük tshirt ve full çingene makyajı. Makyajlarının akmaması, saçlarının bozulmaması için en düşük tempoda cross yaparlar.Trainerlar pampalarıdır. "Aytuğğğ nasıl yapıyorduk bunun ayarını" favori replikleridir. Gözlerine kestirdikleri avı gördüklerinde de cardiodan inip fitness kısmına geçerek türlü kalça ve bacak egzersizlerini denerler. Bilhassa beceremezler ki "av" yardım etsin ve vitamin bar, akabinde ise tenis maçı randevusu ayarlansın.
  • Bir de gayler var. Onlar hep fittir zaten, hakkını verir salonun. Ama erkeklerin ağzından dinlemek lazım. Soyunma odasında acı çekenler onlar bir yerde. Bir arkadaşın havluyu meme hizasından bağladığını duyunca olayın boyutunu anladım. Onlara da artık ayrı bir kabin yapılmalı bence.
Yine de her şeye rağmen spor salonları güzeldir. Gitmeseniz de her sene üyeliği yenilersiniz, adı yeter.Son zamanlarda yaygınlaşan kadınlara yönelik spor salonlarıyla da bir nebze olsun teyzeler kümelenmiştir. Kampanyam sürecek. Biz onları tombiş seviyoruz. Kısır yapsınlar, spor çıkışı yiyelim. Spor salonuna da hep üçgenler, baklavalılar, taş kızlar gelsin. O zaman görün bakalım üye olup da gitmemek oluyor mu...