8 Aralık 2010 Çarşamba

STRATEJİK BİR ÇILGINLIK ALIŞVERİŞ



Yeni yılın en güzel kısmı hiç şüphesiz yılbaşı hediyeleri, alışveriş ve yepyeni şeylerle yepyeni bir yıla başlamaktır. Yılın bu zamanı vitrinler en cezbedici halini alır, cüzdanlar boşalır, kollarımız paketlerle dolup taşar. Her aldığımızın bize bir geri dönüşü olacağı düşüncesiyle çılgınlarca alışveriş edilir. Kabul edelim Noel Baba’yı yalnızca çocuklar sevmiyor hatta biz bayanlar ona tapıyoruz. Alışveriş tutkusu Noel Baba’dan ziyade bizim işimiz...
Avrupa’da yılbaşı alışverişi, altyapı çalışmaları aylar öncesinden yapılan ve tüm insanların bir anda akın akın sokaklara döküldüğü maratonumsu bir süreçtir çünkü büyük indirim zamanıdır. Türkiye’de daha farklı olarak mağazalar alıştıra alıştıra indirime girdiklerinden benzer bir izdiham yaşanmıyor hatta yılbaşının hemen ardından kış indiriminin başlaması alınan onca hediyenin yarı fiyatıyla karşı karşıya kalma hayıflarına sürüklüyor bizi. Ama Avrupa’da yılın iki dönemi yaşanan bu delilikte edindiğim deneyimler indirim alışverişi konusunda çeşitli stratejiler geliştirmemi sağladı.
O çok istediğiniz her gün vitrine bakıp iç geçirdiğiniz ayakkabıyı alabilmek için indirimi beklersiniz beklersiniz ve en sonunda o gün gelip çattığında o ayakkabının tam da sizin için olan numarası çoktan satılmış olup onun yerineyse onun sezon fiyatının on misli bir sürü gereksiz ayakkabı satın almış şekilde kendinizi bulursunuz. Biz buna bilinçsiz tüketim ya da boşuna beklemek diyoruz. Tavsiyem, o çok sevdiğiniz ayakkabıyı o an almanızdır. İndirimse tamamen görüp de almaya gereksiz bulunan şeyleri almak için yaratılmış bir kavramdır. Bu felsefeye bağlı kalabilirsek alışveriş kafayı duvara vurarak sonlanan bir aktivite olmaktan çıkabilir.
Türkiye’de belli indirim günlerinin olmaması bir bakıma iyi bir şey. İş tamamen şansa kalıyor o zaman. Ama örneğin Londra veya Paris’e indirim zamanı gidiyorsanız o zaman belli taktiklere ihtiyacınız olacaktır çünkü buranın insanı affetmez. O sessiz sakin Gucci, Armani vitrinleri sosyete pazarını aratmayan bir şekle dönüşebilir. Korkmanız gereken turist kafilesi de Japonlar ve Araplar olmalıdır. Onlar için indirim, sezon farketmez tüketmeye programlıdırlar ve dikkat etmezseniz sizi bile sepetlerine atabilirler.
Kafaya koyduysanız üç gün öncesinden hazırlanmalı, en zor ve vakit alan kısım olan seçme, deneme ve karar vermeyi önceden halletmelisiniz yoksa eve döndüğünüzde yaşayacağınız pişmanlıklar hayli katlanacaktır. Ön hazırlığı tamamladınız, geri sayım başladı, erkenden uyuyun çünkü sabah mağazayı siz açacaksınız. En rahat kıyafetlerinizi giyin ve maratona başlayın. Bu maraton, bir süre sonra güreşe dönüşecek zaten. Aylar öncesinden kondisyona başlarsanız da fena olmaz. Kolunuza takacağınız askıların ağırlığı halter etkisi yaratabilir. Kapışılan bir ürünün sizde kalması için de yoğun barfiks egzersizleri gerekecektir. İstediğiniz bedeni bulma konusunda size yardımcı olabilecek sabırlı bir tezgahtar bulamayacaksınız. Onlar için bu bambaşka bir spor hiç bulaşmasanız daha iyi. Deneme kabinlerinde artan giysiler reyondakilerden daha fazla ve çeşitte olabilmektedir, oraya saldırın. Büyük bir mağazadaysanız da çocuk, erkek bölümü varsa oranın kabinlerini ve kasasını kullanmanız kuyruk açısından epey vakit kazandıracaktır. Bunu akıl edemeyen insanlar gördükçe inanın alışveriş çok keyifli hale geliyor. Acaba bunu paylaşarak bir hata mı yaptım?
İş kasa kısmına geldiğinde ise önce bir kendimizi tokatlamamız gerekiyor. Daha ne alabilirim diye delirmişçesine etrafa bakmak yerine eldekileri itinayla elemek gerçek bir sanattır. O geçmek bilmeyen sırayı bu amaca adayabilirsiniz. Bir de o hengamede dikişler, düğmeler bozulabiliyor sonra değişitiremeyeceğinizi bilip itinayla inceleyiniz. En önemli nokta da gerçekten giyip giymeyeceğinizi ve yakışıp yakışmadığını bilmeniz. Sezgilerimiz ne kadar kuvvetli olursa olsun hayat boyu öngöremeyeceğimiz gerçeklerden biri de bu olmalı. Malesef aldıklarınızın pek çoğu gereksiz olacak. Şanslıysanız bunu ya erken farkedersiniz ya da hiç farketmezsiniz. Bazen kararsız kaldığım bir kıyafeti inşallah üstüme olmaz da almak zorunda olmam diye düşünerek deniyorum ve gerçekten olmadığında inanılmaz rahatlıyorum. Kararsızlık yaşayacağıma o kıyafetlerin içine giremem daha iyi felsefesi de benimsenebilir.
Bayıldığımız şeyleri yarı fiyatta bulmak, sayısalda altılı tutturmuş etkisi yaratabilir, doğrudur ama mantık der ki “önce bir düşün”. Alışveriş kısa ve öz olduğunda gerçekten mutlu ediyor onun dışında ise bir virüsten farklı değil. Dikkat edin yılbaşında bu salgın size vurmasın. Yeni yılda yeni ve içinize sinen gardroplar dilerim..